Feyzullah Topçu Mali Hukuk Bilim Uzmanı

Feyzullah Topçu Mali Hukuk Bilim Uzmanı


Sosyal Güvenlik Kurumu'nun geleceği karanlık

12 Mart 2021 - 19:52 - Güncelleme: 12 Mart 2021 - 20:12

Sosyal güvenlik kurumu, ülkemizde yaşayan bireyleri doğumdan ölüme kadar hayatları boyunca sosyal güvenlik şemsiyesi altına alan, herkesi yakından ilgilendiren önemli bir kurumdur. Bu bakımdan bireyler ile sosyal güvenlik kurumları arasında uzun süreli, sıklıkla süren önemli bir ilişki vardır. Bu nedenle, Sosyal Güvenlik Kanunu kapsamında yapılan yapısal ve kurumsal düzenlemelerden dolayı büyük bir kesim etkilenmektedir.

Ülkemizde Sosyal Güvenlik sistemi zorunludur ve kullandıkça öde esasına göre çalışır. Kurum, işverenlerin, çalışanların ve devletin katkılarıyla finanse edilmektedir.  Bu hükümet döneminde vatandaşların katkıların da ilave edilmesi üzerine finans açısından güçlü bir kurum haline gelmiştir. 

Mevcut Hükümetin iktidara geldiği ilk yıllarda, sağlık konusunda attığı önemli adımlar, geçmiş seçimlerde oyların hızla arttırmasında ve tek başına iktidara gelmesinde en önemli etkenlerden biri olmuştur.

Ancak, yakaladığı bu avantajı, ilerleyen süreç içinde aldığı yanlış kararlar ve yaptığı yanlış planlamalar nedeniyle aleyhine dönüştürmüş ve bu süreç iyi yönetilmediği için, merkezi bütçeden yardım alan kurumlar arasında en büyük pay alan bütçenin kara deliği haline gelmiştir. Kurumu yönetenler, bu yükü azaltmak için proje üretmek yerine, her zaman olduğu gibi, vatandaşın cebine uzanarak zararı aza indirmeye çalışmışlardır.

Milyonlarca kişiye hizmet eden Sosyal Güvenlik Kurumu, 2021 yılında 604 milyar TL’ye yaklaşan bütçesiyle Türkiye’nin en büyük kurumlarından biridir. Resmi açıklamalara göre Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2021 yılında 70 milyar TL açık vereceği tahmin ediliyor. Kurumun açıkları için bu yıl Hazine’den aktarılan toplam kaynak 259 milyar TL olacağı planlansa da bu rakama şehir hastanelerinin devreye girmesi ve enflasyon nedeniyle ilaç ve sağlık giderleri maliyetlerindeki artışın da eklenecek olduğu düşünüldüğünde Hazine’den alınacak kaynak da daha fazla olacaktır. Bu durum için önlem alınmazsa, Sosyal Güvenlik Kurumu açığı katlanarak artacak ve genel bütçeye kambur olmaya devam edecektir.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun geçmiş yıl verilerine baktığımızda, sağlık giderlerinin, prim gelirlerinin yüzde 44’ü oluşturuyor olması büyük bir açmazdır. Bunun yanında kurumun esas gideri ise emekli maaş giderlerinin yüksek olması ile beraber bir de yanlış yatırımlardır. Geçmiş yıllarda  Kurum her yıl büyük açıklar vermiştir. Bu açıkları kendi kaynaklarından finanse edemeyen kurum, açıklarının büyük bir miktarını merkezi bütçe tarafından karşılanmış olması nedeniyle, kurumlar arasında merkezi bütçenin en büyük kara deliği olmayı başarmıştır.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bu iktidar döneminde içine düşürüldüğü durumu, yıllardır devam eden sorunlarının çözülmediğini ve Kurumda yapısal bir değişiklik yapılmadığı gibi aksine daha da kötüleştiğini görmek üzücü ve endişe vericidir.

Sosyal güvenlik sisteminin çökme noktasına gelmesinin nedeni, açıkların finansmanı kapatmak için kalıcı çözümler üretmek yerine geçici önlemlerle çözmek yoluna gidilmiş olmasıdır. Oysa ki bu açıkların çözüm yolu her zaman vardır. Örneğin, bugüne dek Sosyal Güvenlik Kurumu geliri artırıcı konularla mücadele etmek için herhangi bir denetim ve kontrol sistemi kurmamıştır.

Gelirini arttıracak kayıt dışı ile mücadele söylemleri havada kalmıştır. Kayıt dışı istihdamla mücadele yapılmadığı için de açık giderek yükselmiştir. Özel sektörde çoğunlukla yaşanan prime esas kazancın düşük gösterilmesi ile de kararlı mücadele yapılmamıştır. Primlerin tahsilâtında gerekli özen gösterilmediği gibi çıkarılan aflar, sosyal güvenlik sisteminin gelirlerinin azalmasına neden olmuştur.  

İktidarın bu sorunlar karşısında bulduğu çözüm ise, emeklilik yaşını kademeli olarak arttırmak olmuştur. Bu durum da, emeklilik koşullarını geriye yürütmüş, prim ödemelerini tamamlamış olanların emekliliklerini geciktirmiş ve EYT mağdurları yaratmıştır.

Hükümetin 2003 yılında başlattığı “Sağlıkta Dönüşüm Programı”, kamu harcamaların artması nedeniyle, vatandaşa katkı payı adı altında yurttaşların sağlık hizmeti aldıklarında katkı pay ödemeleri devreye girmiş, sağlığı ticarileştirerek ilaç fiyat farkı adı altında vatandaşları büyük para ödeme yükü altına sokmuştur. Ayrıca Kurum, bazı önemli ve hayati ilaçların ödemelerini yapmayarak vatandaşı cebinden para vererek ilaç almak zorunda bırakmıştır. Özellikle özel hastanelere yeteri kadar denetim yapamadığı için vatandaşın ayakta tedavi ve yatakta tedavilerinde büyük ödemeler yapmalarına göz yumarak insanları mağdur ederken, özel ve şehir hastanelerinin büyük paralar kazanmalarına yardımcı olunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum