Feyzullah Topçu Mali Hukuk Bilim Uzmanı

Feyzullah Topçu Mali Hukuk Bilim Uzmanı


Ülkemizde vergi yükü

05 Kasım 2021 - 22:12

Vergi, Anayasal bir ödevdir. Anayasamızın 82. ve 73. maddeleri gereği, devlet harcamalarını karşılamak üzere, devletin herkesin mali gücüne göre cebri ve karşılıksız aldığı bir ödemedir. Hal böyle olunca tarihin her döneminde vergi mükelleflerinin yükümlülüklerini yerine getirme noktasında hep isteksiz oldukları gözlenmektedir. Bu nedenle, daha az vergi vermek için vergi kaçakçılığı ve vergi cennetleri olmak üzere illegal araçlar, cazipliğini her dönemde korumayı başarmıştır.

Vergi sisteminin adil ve uygulanabilir olması gibi, iki temel ayağı vardır

Ülkemizde toplanan verginin % 69’u dolaylı vergileridir. Yani, halktan direkt kaynakta alınan, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve Katma Değer Vergisi (KDV) dir. % 31’i ise dolaysız vergiler olup; gelir vergisi, kurumlar vergisinden oluşmaktadır. Böyle olumsuz bir tablonun oluştuğu bir sistemde, vergide “adil” davranıldığından bahsetmek mümkün değildir.

Vergi sisteminin diğer ayağı olan “uygulanabilir” olması durumu ise, önemli bir konu olup, vergi konusunda yapılan düzenlemelerin, kanunların ve tebliğlerin anlaşır biçimde, net ve sade bir dil ile yazılması, uygulamada sorun yaratmayacak bir şekilde hazırlanıp uygulamaya girmesi ile olur. Maalesef ki son dönemlerde çıkarılan vergiye ilişkin kanun ve düzenlemeler, uzman kişilerce hazırlanmadığı gibi ilgili tarafların görüşleri dikkate alınmadan, masa başında hazırlandığı için uygulamada birçok sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu sorunlardan başta uygulayıcı olan mali müşavirler olmak üzere, vergi idaresinde çalışanlar ile vergi mükellefleri, çıkan yasanın uygulanmasında birçok sorun yaşamaktadır. Bu kargaşa sebebiyle de bu kez Bakanlık, uygulanması sorunlu kanunu tebliğlerle düzeltmeye çalışmakta; ancak, o da yetmediğinde sirkülerle, o da yetmediğinde yazılarla düzeltme yönüne gittiğine çoğu kez şahit olduk.

Diğer önemli bir konu ise; halktan elde edilen verginin, ekonominin gelişmesine yönelik harcanıp harcanmadığı, devlet harcamalarında hükümetin şeffaf olup olmadığı ve vatandaşın ödediği verginin kendisine “hizmet” olarak geri dönüp dönmediğidir.

İşte bu durum, vergide gönüllüğü arttırır veya azaltır. Ülkemizde kamu harcamalarında şeffaflık olmadığı için vergide gönüllülük giderek azalmaktadır.

Ülkemizde, vergi kayıp ve kaçağının yüksek olması da bir sorundur. Bunun pek çok nedeni var. Bu nedenlerden birisi, yeteri kadar denetim ve kontrol sistemlerinin kurulmamış olmasıdır. Kayıt dışı ekonomi ve vergi kaçakçılığı, vergi sistemindeki açıklıklar nedeniyle vergiden bir şekilde kurtulmanın yollarının bulunmasıdır.

Türki­ye'de kayıt dışı ekonomi boyutlarının % 30'lar seviyesinde olması, bizim uyguladığımız maliye politikası ve iktisat politikasıyla ilgili düzenlemelerin yetersiz olması ve ihtiyaçları karşılamamasından kaynaklanmaktadır.

Kayıt dışını körükleyen bir başka neden ise, Türkiye genelinde, denetlenen ve incelenen mükellef sayısının oran olarak çok az olmasıdır. Kayıtlı mükelleflerin yaklaşık % 3'e yakın bir kısmının inceleniyor olması, kayıp kaçağın en büyük nedenlerinden biridir.

Bu bilgiler ışığında, ülkemizi yöneten hükümetlerin, özellikle son dönemde iktidarda buluna AKP Hükümeti’nin vergi konusunda köklü tedbirler alma ve vergiyi tabana yayma konularında başarısız olduğunu görmekteyiz. Vergi konusunda “adil” davranıp davranmadığını; gelişmiş ülkelerde olduğu gibi vergiyi toplayıp kamu harcamalarını “şeffaf” bir şekilde yapıp yapmadığını kısaca irdelenir olursak vergi yükünün hangi kesimin sırtında olduğunu saptamış oluruz.

Ülkemizde halktan alınan dolaylı vergilerin, şahıs ve şirketlerden alınan dolaysız vergilerden çok daha yüksek olması, büyük bir handikaptır. Şöyle ki; İşçi, memur, çalışan kesim daha maaşını almadan kaynakta vergi kesilmesi nedeniyle vergi kaçırma ve vergiyi ödememe gibi bir şansları yoktur. Asgari ücretten vergi alınması, bu kesimi mağdur ederken; diğer yandan asgari ücret üstünde ücret alan çalışanların gelir vergisinin artan oranlı olması, yüksek maaş alan çalışanın yılın ilk iki ay sonrası vergi oranının yüksek orandan hesaplanması nedeniyle de fazla vergi ödemelerinden kaynaklı aldıkları maaşın her ay eksilmesi bu kesimi mağdur etmektedir.

Bütçenin önemli gelir kaynaklarından olan ve halktan alınan ÖTV, KDV ve harçların, kaynaktan kesilmesi ve OECD ülkeleri arasında en yüksek orana sahip olması, halka büyük bir yük yüklemektedir. Dolaylı vergilerde bunlar yaşanıyorken, şahıs ve şirketlerin ödediği dolaysız vergilere gelince, bu kesimde bulunan korumalı yandaş şirketlerin uzlaşma komisyonlarda silinen vergi ve cezaları, hükümet tarafından silinen borçları vergide eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı davranışlar sergilediğinden bu durum vergisini zamanında ödeyen dürüst mükelleflere yapılmış bir haksızlıktır.

Ayrıca, hemen hemen her yıl vergi mükelleflerin vergi cezalarının silinmesi ve matrah artırımı gibi vergi barış ve aflar, kamunun kaynak kaybına sebep olmakla beraber, vergi mükelleflerinde gönüllü uyumu olumsuz etkilemektedir. Bunun yanı sıra bu matrah artımı düzenlemeleri ile dünyada ve ülkemizde önemli bir meslek gurubu olan mali müşavirlik mesleği zarar görmektedir. Bu düzenlemeler ile, mükellefler arasında “Fazla vergi ödemeye ne gerek var? Nasılsa af çıkar” anlayışı hakim olduğundan mali müşavirlerin, müşterilerinin gözünde önemi azalıyor.

Diğer bir olumsuzluk da dolaylı vergi mükelleflerine uygulanan bağışlar, muafiyet ve istisnalardır. Yatırım için yapılan istisnalar hariç, diğer muafiyet ve istisnaların devlet tarafından yeterli denetim ve kontrolü yapılmadığı için amacına uygun kullanılmamaktadır. Kamunun kaynakları vakıflara, derneklere ve yandaşlara aktarılmaktadır.

Hükümetin aldığı yanlış kararlardan birisi de, bordro mahkumları vergi yükü altında ezilirken, asgari ücret vergi dışı değilken, geçen ay 800 bin esnafın gelir vergisinden muaf edilmesidir. Bu tür popülist yaklaşım ve kararlar adil olmaması nedeniyle kamuoyunda tepki yaratmaktadır.  

En çarpıcı örnek ise; AKP’nin sürekli koruduğu yandaş işletme ve sahiplerinin, geçen ayda yayımlanan “en çok vergi veren 100 kişilik liste” içerisinde olmaması, zaten her şeyi net bir biçimde ortaya koymaktadır.

Öte yandan yandaş şirket sahipleri, kazandıklarını ülkesine yatırım yapmak yerine, paralarını garanti altına almak için “vergi cennetleri” dediğimiz ülkelere kaçırmalarına karşın, hükümetin bu konudaki yasayı yürürlüğe koymaması ve yapılanlara seyirci kalınması da önemli sorundur.

Ülkemizde kayıp ve kaçak munimun seviyeye gelmediği sürece, bu tür yasa dışı işler devam eder. Kara para hareketlerini izlemek, gerektiğinde hesap sormak için hazırlanan ve eski Başbakan Bülent Ecevit’in döneminde Maliye Bakanı olan Zekeriya Temizsel tarafından hazırlanıp meclisten geçirilen NEREDEN BULDUN yasası, AKP Hükümeti yeşil sermayesinin baskısı nedeniyle bugüne dek uygulanamamış olması da sorgulanması gereken bir konudur.

Kısaca;

Vergi adaleti, vergi yükünün bireyler arasında, toplumdaki hakim anlayışa göre, adil kabul edilen bir biçimde paylaştırılmasıdır. Tür­kiye'deki mevcut vergi sisteminin aksaklıkları, vergi sisteminde hangi noktalarda prob­lem yaşanıyorsa bu problemlerin giderilmesiyle düzeltilebilecek ve böylelikle vergi yükünün adaletli bir şekilde dağıtılması ile de toplumun vergiye ve vergi ödemeye karşı olan bakış açısı olumlu yönde değişecektir.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Ylmz aras
    2 yıl önce
    Katılıyorum ancak sivil toplum kuruluşları armut mu topluyor? Saygılar
  • Elmas Üzüm
    2 yıl önce
    Kaleminize sağlık, güzel konulara değinmişsiniz başkanım.