Et fiyatlarının artmasında üreticilerin hayvancılık faaliyetinden vazgeçmesinin olduğunu belirtti. Küçükkurt, “Yatırımların yetersizliği ve sektörün düşük karlılığı, üreticilerimizin en büyük sorunu. Hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimiz, yüksek yem maliyetleri ve diğer girdi fiyatlarındaki artışlarla başa çıkmak zorunda kalıyor. Yem fiyatlarındaki yükseliş, doğrudan et fiyatlarına yansımakta ve bu durum tüketici fiyatlarına da olumsuz yansımakta” ifadelerini kullandı. Yemek sanayicisinin 120 gram et koyduğunda maliyetin bir anda 52 TL’ye çıktığını aktaran Küçükkurt, “Yemek fabrikalarında 4 kap yemek maliyeti 120 TL civarında. Bunun altındaki fiyatlar sağlık, kalite ve hijyen açısından sıkıntı yaratabilir” dedi.
“ESK BİZE DE VERSİN”
Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) yemek sanayicisine 5 aydır piyasanın yüzde 25’in altında et verdiğini açıklayan Küçükkurt, “Fakat sadece İstanbul’a bu indirim yapılıyor; diğer illere verilmiyor. Biz de aynı indirimle ESK’dan ürün almak istiyoruz” ifadelerini kullandı. Ocak ayı ile Nisan ayı gıda enflasyonunu da karşılaştıran Küçükkurt, siyah zeytini Ocak’ta 85 TL’ye alırken şimdi fiyatın 135 TL’ye çıktığını kaydederek, “Hazır et döner 256 TL’den 365 TL’ye, piliç göğüs 113 TL’den166 TL’ye çıktı. Yani ortalama 4 ayda aldığımız ürünlerde yüzde 40 civarında artışlar var. Bu artışları da maliyetlere yansıtmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
EBSO Meclis Üyesi Hasan Küçükkurt konuşmasında daha sonra şu görüşlere yer verdi:
"Türkiye'de gıda enflasyonunun yüksek seyretmesi, her birimizin günlük hayatını doğrudan etkileyen bir mesele haline gelmiştir.
Özellikle et fiyatlarındaki artışlar, hem tüketici hem de üretici bazında ciddi endişelere yol açmaktadır.
Bu durum, hayvancılık sektörünün karşı karşıya olduğu zorluklar ve tarımsal planlamadaki eksikliklerle yakından ilintilidir.
Hayvancılık sektörüne bakıldığında, bu alandaki yatırımların yetersizliği ve sektörün düşük karlılığı, üreticilerimizin en büyük sorunlarından biridir.
Hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimiz, yüksek yem maliyetleri ve diğer girdi fiyatlarındaki artışlarla başa çıkmak zorunda kalmaktadırlar.
Yem fiyatlarındaki yükseliş, doğrudan et fiyatlarına yansımakta ve bu durum tüketici fiyatlarına da olumsuz yansımaktadır.
Türkiye'de hayvancılık sektörü ile ilgili 2023 yılında büyükbaş hayvan varlığı son altı yılda en düşük seviyesine düşmüş, bu durum da küçükbaş hayvan sayısında son dört yılda görülen en düşük seviyelere paralel bir durum oluşturmuştur.
Özellikle yüksek yem fiyatları ve diğer girdi maliyetlerinin artışı, hayvancılık faaliyetlerinin karlılığını olumsuz yönde etkilemekte ve bu da üretici sayısının azalmasına yol açmaktadır.
Hayvancılık sektörünün bu zorlukları, et fiyatlarında artışa ve dolayısıyla gıda enflasyonunda önemli bir etken olmaya devam etmektedir.
Ancak et ihtiyacı için üretimi desteklemek ve arttırmak yerine sorunun çözümünü maalesef ithalatta arıyoruz.
İthalatın her sene yükselmesi ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle büyükbaş hayvan ithalatı, yerli üretimi desteklemek yerine geçici çözümlere başvurduğumuzun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Bu durum, uzun vadede sektörün sürdürülebilirliğini tehlikeye atmakta ve yerli üreticilerimizin pazardaki rekabet gücünü zayıflatmaktadır.
Türkiye’nin, geçen yıl aralık ayında sığır ithalatı 133,3 milyon dolar olurken, geçen yılın tamamında sığır ithalatının tutarı 1 milyar 163 milyon doları buldu.
Aralık ayında sığır ithalatında en büyük pay 56,4 milyon dolarla Brezilya’ya ait olurken, bu ülkeyi 55,2 milyon dolarla Uruguay ve 7,8 milyon dolarla Almanya izledi.
Gıda enflasyonu ise yaşadığımız enflasyonist ortamda en yüksek seyreden kalemlerin başında geliyor. Rakamlarla bakarsak, TÜİK’in yüzde 68,5 dediği enflasyonun sokakta karşılığı yüzde 130’dur. Zaten bunu da TÜİK’in kendisi hissedilen enflasyon adı altında da söylemiştir.
Yemek sanayicisinin durumu her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Fiyatların bu kadar yüksek olması nedeniyle maliyet yapmakta zorlanmaktayız. Şöyle bir düşünün bir et yemeğine 120 gram et koyduğunuzda sadece çiğ et maliyeti 52 liradır. Gerçekten bu işin altından kalkmak çok zor hale geldi. İşini düzgün yapan meslektaşlarım “Düzgün Yapan” diyorum. Çünkü işini düzgün yapmayan merdiven altı diye tabir ettiğimiz firmalar var piyasada. 80 ile 70 lira arasında yemek satıyorlar. Şu an bizlerin güncel 4 çeşit yemek fiyatı 120 liradır. Bu fiyatın altı samimi olarak söylüyorum zarardır.
Mart ayında TÜFE yüzde 3,16 oranında artmıştır.
Mart ayındaki artışla birlikte yıllık enflasyon bir önceki aya kıyasla 1,43 puan artarak yüzde 68,50 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Yüzde 3,40 oranında artan Gıda ve Alkolsüz İçecekler grubu fiyatları Mart ayı enflasyonunun temel belirleyicisi olmuştur.
Grubun enflasyona katkısı 0,87 puan olarak gerçekleşmiştir.
Yüzde 3,95 oranında artan Lokanta ve Oteller grubu fiyatları Mart ayı enflasyonunun diğer temel belirleyicilerinden biri olmuştur.
Grubun enflasyona katkısı 0,34 puan olarak kaydedilmiştir.
Yıllık enflasyona en büyük etki 18,51 puanla Gıda ve Alkolsüz İçecekler, 11,95 puanla Ulaştırma ile 8,07 puanla Konut gruplarından gelmiştir.
Gıda enflasyonuyla mücadelede ise tarımsal planlamanın rolü büyük önem taşımaktadır.
Türkiye'nin farklı bölgelerinde yetişen tarım ürünlerinin çeşitliliği, bölgesel planlama ve coğrafi işaretlemelerle desteklenmelidir.
Coğrafi işaretler, hem tüketiciye kaliteli ve güvenilir ürünler sunmakta hem de yerel üreticileri koruyup teşvik etmekte büyük bir role sahiptir.
Bölgelerin tarımsal potansiyellerinin doğru değerlendirilmesi ve bu ürünlerin markalaşması, hem iç pazarı güçlendirecek hem de ihracat potansiyelimizi artıracaktır.
Tarımsal üretimin teşviki ve verimliliğin artırılması konusunda devlet destekleri de büyük önem taşımaktadır.
Devletin, çiftçilere yönelik destekleri artırması, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha fazla kaynak ayırması ve modern tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Ayrıca, genç çiftçilerin sektöre kazandırılması ve tarımsal eğitim programlarının güçlendirilmesi de önemli birer adımdır.
Sonuç olarak, gıda enflasyonu ve et fiyatlarındaki artış, çok boyutlu ve kompleks bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu sorunların üstesinden gelmek için, tüm paydaşların iş birliği içinde, kapsamlı ve sürdürülebilir stratejiler geliştirmesi şarttır.
Hep birlikte, ülkemizin tarım ve hayvancılık potansiyelini en iyi şekilde değerlendirerek, hem üreticilerimizi hem de tüketicilerimizi koruyacak adımlar atabiliriz.
Kısaca madde madde söylersek,
- Tarımsal Verimliliği Artırma: Yeni tarım teknolojileri ve yöntemlerini teşvik etmek, araştırma ve geliştirmeye yatırım yapmak.
- Tedarik Zinciri İyileştirmeleri: Lojistik ve depolama alanlarında verimliliği artırmak, tedarik zincirini daha sağlam hale getirmek.
- Destekleyici Politikalar: Çiftçilere yönelik sübvansiyonlar ve destekler sağlamak, tarımsal girdilerde vergi indirimleri uygulamak.
- İthalata Yönelik Politikalar: Stratejik olarak ithal edilen ürünler üzerinde gümrük vergilerini düzenlemek, yerel üretimi desteklemek.
- Küresel ve Bölgesel İşbirlikleri: Gıda fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı bölgesel işbirliklerini ve anlaşmalarını güçlendirmek.
- Halka Açık Bilgilendirme ve Eğitim: Tüketicileri gıda israfını azaltmaya yönlendirecek kampanyalar yürütmek.”