Popülizm

Feyzullah Topçu Mali Hukuk Bilim Uzmanı

Günümüzde, siyaset alanında ve halk arasında popülizmden çokça bahsedilir oldu. Öyle ki bazı siyasetçiler için “Popülist dilini iyi kullanıyor.” söylemlerine hep tanık oluruz.

Siyasilerin her durumda başvurdukları popülizm nedir? Toplumdaki karşılığı nedir?  Konuyu anlamak için bu yönleriyle irdelemek gerekiyor.
Popülizm, tam anlamıyla, toplumun nihayetinde homojen ve karşıt iki gruba ayrıldığını düşünen, “saf insanlar” ve “yozlaşmış seçkinler” diyen, ince merkezli bir ideolojidir. Halkın genel iradesini ifade eder. Daha geniş anlamda popülizm, elitleri aşağılarken halkı ve değerlerini yücelterek “biz” ve “onlar” kimliği kurar. Popülistlere göre halkın iradesi, siyasetin temel taşıdır; daha yüksek bir otorite yoktur.

Popülizm, toplumda iyiye karşı kötüye dayalı bir ikilik yaratır. Popülizm diğer ideolojilerden farklıdır. Çünkü ikiliği ahlaka dayandırır. Popülistlere göre halk, saf ve otantik iken; seçkinler, ahlaksız ve kötüdür.

Pek çok bilim adamı, popülizmin şiddetli bir kriz veya hoşnutsuzluk duygusuna karşı bir tepki olarak göründüğü konusunda hemfikirdir. Bu aşırı kriz duygusu, popülizmin üreme alanı olan mevcut koşullarla ilgili endişelerin artmasına zemin hazırlamaktadır.

Popülistler, halkın ekonomik, politik ve yaşam standartlarındaki düşüş için müesses nizamları suçluyor. Bununla birlikte popülizm, bir toplumdaki çözülmemiş, uzun süreli ve kesişen siyasi bölünmeler tarafından da üretilebilir.
Bu bölünmeleri, ulus devletlerin oluşumu sırasında ya da bazen komünizmden kapitalizme geçişler gibi, devletlerin temelden ve yeniden formüle edilmesi sırasında ortaya çıkan ya da çözülemeyen biçimlendirici yarıklar olarak tanımlarlar.

Bu tanımlar ışığında ülkemizde siyasilerin uyguladığı popülizmin geçmişine bakacak olursak; Birincisi, laikliği, Türk milliyetçiliğini, üniter devleti ve devlet denetimli ekonomiyi benimserken; ikincisi, İslamcılığı, muhafazakarlığı, liberal ekonomiyi ve adem-i merkeziyetçi bir devleti desteklemektedir. Üçüncüsü ve çoğunluğunu oluşturan önemli bir kesim ise, laik Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurucularına ve temel değerlerine sahip çıkan kesimdir.

Günümüze geldiğimizde, uzun süredir ülkeyi yöneten AKP ve genel başkanı, siyasette popülizm konusunda öyle çıtayı yükseltti ki; ifade ettiği her popülist yaklaşım ve göz boyama ile ülke siyasetine hakim olmak için sık sık başvurdukları nostaljik popülist politika bilinçsiz halk tarafından kabul edilir duruma geldi. AKP hükümetleri siyaset alanında sıkıştığında, Osmanlı ve Selçuklu İmparatorluklarının görkemli günlerine vurgu yapmakta ve AKP'nin iktidara gelmesinden bu yana Türkiye'nin iyiye doğru değiştiğini iddia etmektedir. AKP ve yandaşlarına göre küllerinden bir “Yeni Türkiye” doğdu. “Yeniden diriliş!”, “Yeniden yükseliş!” gibi sloganlarla “Ülkemiz geçmişte şanlı ve güçlüydü. Yine öyle olacak.” sözde mesajını vermektedir.

Ülkemizdeki siyasi partiler içinde popülizmi çokça kullanan AKP'nin, iktidarda uzun süre kalmasının en önemli etkenlerden birisi de uyguladığı popülist politikalardır.

İngiliz gazetelerinden The Guardian, dünya siyasetinde yükselen popülist söylemlerden yola çıkarak 40 ülkeden 140 liderin son 20 yılda yaptığı konuşmaları bilimsel bir yöntemle inceledi. Küresel Popülizm Veritabanı (Global Populism Database) adıyla yayımlanan araştırmada, liderlerin söylemleri 2 puan üzerinden notlandırıldı. Sonuçta, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 1.5 puanla “dördüncü en popülist lider” olduğu dikkat çeken yine aynı araştırmada, sonucun CHAVEZ için 1.9; MERKEL için 0 olması çok şeyi açıklıyor. Bu sonuç; Kültürlü ve bilinçli toplumlarda halkın popülist politikalara önem ve destek vermemesi sebebiyle siyasi liderlerin de popülist dile başvurmadıklarının ispatıdır.

Aslında siyasette popülizm doğal hastalıktır. Hayali düşman yaratmaktır. Bu da uygulandığı ülkelerde o ülkenin siyasetine zarar vermektedir.

Ülkemizde yıllardan beri uygulanan sağ popülizm, bir yalan furyasıdır. Toplumları, din ve millileşme kıskacında sermayeye çeviren bu hareket aynı zamanda kapitalizmin ekmeğine yağ süren bir yöntemdir.

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde popülizm revaçta olduğu müddetçe, gerçeklik kabul edilemez bir durumdur. Halk popülist söylemlerin etkisi altında kaldığı için, gerçekle alakası olmayan söylemlere inanıyor ve destek veriyor. 

Son olarak, popülizmin revaçta olmasının birden çok nedeninin olduğunu ve bunlardan cinsiyet (kadın), yaş, eğitim, gelir ve kentsel ikamet gibi demografik değişkenlerin etkili olduğunu yapılan bilimsel araştırmalar ortaya koymuştur.

Yine, yapılan bazı araştırmalar, popülist tutumların bazı bağlamlarda; kentsel yaşam, yüksek öğrenim başarısı ve daha yüksek gelir seviyeleri ile negatif ilişkili olduğunu da söylüyor. Ancak; ülkemizde bazı okumuş kesimlerin şahsi çıkarları sebebiyle güçlünün yanında yer alarak popülist politikalara çanak tutma çabaları da popülizmin halk tarafından değer bulmasına neden olmaktadır.

Tüm bu analizlerden özetle;  Popülist siyaset, bir devletin parasının basıldığı banknot matbaası gibidir. Basılan paranın merkez bankasında karşılığı olması gerekir. (Bizde bu kural çok az uygulanır.) Siyaset de öyledir. Halkta karşılığı olmalıdır. Halkta karşılığı yoksa oy da yoktur. Kısaca, siyasette popülizm, karşılıksız para basmak gibidir. Ne yazık ki; popülizm bazı olumsuz demografik nedenlerden dolayı bizim gibi gelişmemiş ülkelerde cazibesini korumaya devam ediyor.