Hükümetin yanlış politikaları yüzünden, adım adım üretim ve yatırımların altyapısı bilinçli bir şekilden çökertildi. Bu nedenle bütün ihtiyaç maddelerinde dışa bağımlı hale gelindi.
Son on yılda Türkiye tarihine rastlanmamış yüksek faiz ile ağır bir borç yükünün altına sokulduk. Dolar yükseliyor, borç artıyor. Halk yüksk enflasyan altında eziliyor, bu girdaptan kurtulmak için her seferinde vatandaşın cebine el atılıyor, Fiyatların yükselmesinin yanında, akaryakıt elektrik doğalgaz gibi temel ihtiyaç maddelerindeki yüksek olan vergiler ile vatandaş eziliyor.
Vatandaş fahiş zamların altında ezilmeye devam ederken, ülkeyi yönetenler algı yöntemini kullanarak, Tarım ve Kredi Kooperatifler kanalıyla bazı ihtiyaç maddelerinde indirim yapmış gibi görüntü vererek, aslında yaptığı zamların üstünü örtmeye, zamlardan bir kahraman çıkarmaya çalışıyor.
Açlık sınırı 7 bin 245 liraya dayandı. Vatandaş hemen hemen yapılan zamlar nedeniyle yüksek enflasyon altında eziliyor. Ülkemizde enflasyonun TÜİK verilerine göre enflasyon %85, yaşadığımız gerçek enflasyon ise, % 185’i aştığı dünyada tek ülke biziz. Bu yüzden dünya bizi kıskanıyor.
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın uyguladığı politikalar nedeniyle, hazineden bankalara %10.5 faizle para veriyorlar. Banklardan aldıkları bu paraları vatandaşa, şirketlere üretici ve yatırımcılara % 30 üzerinden faizle satarak büyük kar etmelerine katkıda bulunuyorlar.
Bu politikalar sonucu zengin gittikçe daha zengin, fakir daha fakir oluyor.
Bu ülkede olan dar gelirli vatandaşa oluyor. Üreten kazanmıyor aracılar kazanıyor. Zengin, üretenin sırtından zengin oluyor, haksız kazanç elde ediliyor. Maalesef dar gelirli vatandaş bu hayat pahallılığın zamların altında eziliyor, refah içinde yaşama hakları ellerinden alınıyor. Halkın bir kesimi bilinçsiz olduğu için yöneticilerin söylem ve yanlı medyanın yönlendirmelerine inanıyor, bu nedenle yapılanları sorgulamıyor.
Takım tutar gibi parti tutan bu kesim, kendi kendine basit bir soru sormalı. Madem ekonomi iyi, büyüme rakamları iyi, faiz düşüyor, istihdam artıyor, o zaman ne diye her gün zam üstüne zam geliyor her şeye? Bunun cevabını verecek bir yetkili var mı varsa açıklasın biz de bilelim. İşte bu soruyu sorduğumuzda, çok şeyin değişeceğini, her şeyin yalan dolan siyaset mühendisliği olduğunu göreceğiz.
Sözün özü ekonomi yönetimi kontrolü kaybetmiş, piyasada itibarı sıfırlanmıştır. Faiz indirimine alkış tutan bir avuç tuzu kuruya bakmayın, ülke olarak gerçekten zor günlerden geçiyoruz.
Birileri ekonomiyi iyi göstermek için dışarıdan yüksek faizle borç arıyorsa, doğalgaz paralarını ötelemek için yoğun çaba gösteriyorsa, bizim yine bir cevabımız var. “Taşıma suyuyla ekonomi dönmez”, ancak bilimsel akılcı ekonomik kararlar ile ekonomi döner.
Hükümetin aldığı her karar koltuklarını korumak için alındığı, devletin bütçesini seçime yönelik popülist politikalar uyguladığı sürece ekonomimiz düzlüğe çıkamaz.
Bu hafta içinde yüzde 60 dışarıdan temin ettiğimiz sözde yerli ve milli arabamız olan TOGG açılışını Akp’nn siyasi şovuna dönüşmesi nedeniyle, TOGG açılışı siyasetin gölgesinde kalmıştır. İşte bu zihniyet ile ülkeyi yönetmek bozulan ekonomiyi düzeltmek mümkün değildir.
Ekonominin kötü gittiğini sanayi ve ticaret birlikleri yöneticileri ile işveren temsilcileri gibi önemli sivil toplum temsilcilerinin uyarılarına rağmen inatla bilimden uzak ekonomik politikaların sürdürülmesi ekonomiyi zora sokuyor.
Bu hafta yapılan finans ve ekonomi kongresinde maliye bakanının gözünün içine baka baka sorunları dile getiren, İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, “Türkiye'nin bir an önce serbest piyasa kurallarına dönmesi gerekiyor. Yeni ekonomi modelimiz üretimi, ihracatı, yatırımları önceliklendiren bir model ve Türkiye'nin büyürken cari açık vermek gibi kronik sorununu çözmek için yola çıkıldı. Ama yanlış politikalar nedeniyle çözülmedi bu nedenle ülke olarak zor günler yaşıyoruz" ifadelerini çok önemli buluyorum.