Bu yazımda, ülkede yaşanan bir sürü olumsuzlar karşısında, muhalefet partileri yeteri kadar mücadele ediyorlar mı? Ülke yararına proje üretip, iktidara önerilerini sunuyorlar mı? Toplumun dinamikleriyle ortak tavır alıp, birlikte çalışıp, onlara önderlik ediyorlar mı? Bu ve buna benzer konular üzerine gözlemlerimi sizlere aktaracağım.
Ülkemizde, yapılan seçimlerde en az %7 seçmen barajını aşmış ve parlamentoda temsil hakkı kazanmış partilerin katılımıyla TBMM oluşur. En çok milletvekili çıkaran parti iktidar olur ve yönetime gelir. İktidara ortak olamayanlar ise, muhaliefet partisi olarak görev alırlar ve iktidarın politikalarını takip ederler, eleştiren ve gerektiğinde değiştirmeye yönelik politikalar üretirler.
Ayrıca, muhalefet partileri mevcut problemlere ve temel sorunlara çözüm üretmek, ayırımcılığa, hukuksuzluklara, hak ihlallerine ve kötü yönetime karşı kararlı ve güçlü bir duruş sergilemek, zıtlaşmak ve aykırı olmak gibi görevleri de vardır.
Ülkemizdeki muhalefet partileri, yukarıda bahsettiğim kavram ve görevlerini bir kenara bırakarak, kısır tartışmalar içine girmiş, sönük, sessiz ve iktidarın değirmenine su taşıyan, bir politika izliyorlar. Kendi varlıklarını nasıl sürdürürüm çabası içerisine girmiş görüntüsü sergiliyorlar. Hedefleri özgürlükler ve temel hakların kazanılması mücadelesinden ziyade, devlet yönetimini nasıl ele geçirmeye yönelik, iktidar olma girişimidir.
Mevcut muhalefet, iktidara karşı olan ideolojik itirazların toplamına indirgenmiş bir halde, var olan sorunların çözümüne yönelik güncel, gerçekleştirilebilir ve işe yarar söylem ve araçlara sahip değiller. Bu sebepten ötürü, ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere, toplumda işsizlik, kötüye giden ekonomi gibi kemikleşmiş sorunlara yönelik çözümleri de somut ve açık bir niteliğe sahip değil. Mevcut problemlere çözümler sunacak kadroların olmaması, temel sorunlarından ötürü, hayli zayıf olan muhalefetin var olduğu şekilde devam ettiği sürece ayırımcılığa, hukuksuzluklara, hak ihlallerine ve kötü yönetime karşı güçlü bir duruş sergilemeleri çok da mümkün değildir.
Ülkemizde, yaşadığımız siyasi sosyal ve ekonomik sorunların derinleşmesinin sorumlusu, tartışmasız tek adamlı yönetim şeklidir. Gercek bir muhalefet partileri olsaydi, tek adamlı bu sistem çoktan bitmişti. Dünyanin hiç bir ülkesinde bunca skandallara ve kötü yönetime ragmen, hiç bir parti iktidarda duramaz. Bizde de güçlü ve dinamik bir muhalefet olsaydı, AKP iktidarı bu kadar uzun bir süre iktidar da kalamazdı.
Sormak istiyorum? Bir ülkenin başına, kötü anlamda daha ne gelebilir. Dış politikada neredeyse batmış, ülke tarihinin en kötü ekonomik sürecini yaşıyor. Hukuksuzlukta zirve yapmış, basın yayının yok edildiği, gerçek muhaliflerin tutuklandığı bir süreçte muhalefet üstüne düşeni yapmıyorsa, basit kürsü bağırışları ile toplumun gazının alınmasının ötesine geçmiyorlarsa, sokağa çıkmanın önünü kapatıyorlarsa ve iktidar bu kadar fütursuz ise, sebebi iktidar mensuplarından çok, bilerek ya da bilmeyerek ona koltuk değnekliği yapan muhaliflerindir.
George Orwell muhalefet ne denli zayıflarsa, zorbalık o ölçüde artacak diyor. Ve bu ülkede zayıflayan bir muhalefetten bahsedemeyiz! Çünkü uzun süredir zaten ortada bir muhalefet yok. Ülkenin şartları muhalefetin lehine iken, ortalığı ayağa kaldıracaklarına kendi iç işleriyle uğraşan bir muhalefetimiz var.
Böyle bir muhalefet evlere şenlik, erken seçim için bastırmak yerine, “Erken seçim gündemimizde yok” deyip, iktidara can suyu veren, daha sonra kamuoyunun tepkisi üzerine, U dönüşü yapıp, erken seçim şarttır diye, bağıran bir muhalfet.
Kuvvetli olduğu anda “Mücadele edeceğiz” diyeceğine “Uzlaşma” ve “Yumuşama” diyen bir muhalefet.
Kötü giden enflasyan para politikaları, işsizlik, ayrımcılık, hukuksuzluk, yoksulluk gibi konuları gündemde tutmayan sus pus olmuş bir muhalefet.
138 milyar Dolar’ı, 5’li çeteyi sorgulayıp iktidarı sıkıştırmışken, birden bunları sormayı bırakıp, iktidarı rahatlatan muhalefet.
Yıllardır bildikleri yolsuzluklar hakkında, hiç bir eylem ve söylem geliştirmemiş basiretsiz bir muhalefet.
Enflasyon altında ezilen işçi, memur, emekli, çifçi, esnaf, dargelirli, çöpten artık toplayarak yaşamını sağlamaya çalşan fakirin derdine derman olmayan, halkından kopuk bir muhalefet.
Hak aramak için sokağa çıkmış sivil toplum örgütleri ve emekçi örgütleri ile sendikaların, meslek odaların yanlarında duramayan bir muhalefet.
Ülke gündemi belirlemede, iktidarın arkasında kalan, bir türlü gündem yaratamayan muhalefet.
İşte ülkemizdeki muhalefetin hali bu... Meclis’te Salı gününden Salı gününe, iktidarın gündemine göre üç beş hamasi cümle kuran, memleket yanarken, abuk subuk açılış, konser gibi faaliyetlerde poz verecek kadar şuurunu kaybetmiş, bir muhalefetten hala “Kurtarıcı” olasını beklemek tam bir hayaldir.
O halde mahalefet ne yapmalı;
Tek adamın yönettiği bu sistemden kurtulmak için tüm yurtseverlerin, aydınların, sivil insiyatifin, tüm siyasi partilerin asgari müştereklerde ve belirlenmiş kurallar doğrultusunda birleşeceği “Genş tabanlı toplumsal ittifak cephesi'nin” oluşturulması ile mümkün olacaktır.
Böylece, muhalefetin sorumluluğu artacak, iktidarın keyfi davranış ve uygulamalarına karşı yaptığı haksızlıklara, hukuksuzluklara büyük çapta, kitlesel tepki koyacak ve toplumsal tepkiyi örgütleyecek, güçlü bir yapı ile olur. İşte o zaman, bu yapı gerçek değişim ve dönüşümün yolunu açabilir.
CHP ye nasıl çözüm anlatacaksın ilçe kapıları şifreli kilit'lerle kilitli, bunlara bu kadar beylik yetiyor söyleyecek çok şey var..