Hiperenflasyon nedir nasıl olur? Bir ülkenin Hiperenflasyona doğru yönelmesinin en önemli nedenlerinden biri aşırı parasal genişlemesi ile parasının pul olmasıdır. Eğer bir ülkede Merkez Bankası hükümetin talimatı doğrultusunda görev yapıyorsa, bağımsızlılığını yitirmiş demektir. Bu ne demektir? O ülkelerde, para politikasını Merkez Bankası değil, ülkemizde olduğu gibi, ülkeyi yönetenler para politikalarını belirlerler.
Hükümetlerin baskısı ve kontrürülü altında idare edilen, Merkez bankası para politikaların belirlenmesinde devre dışı bırakılır. Sadece aldığı talimatları uygular. Bu yöntemlerle yönetilen ülkelerde, ekonomik ve mali kriz dönemlerinde, hükümetler maaşların ödenmesi, yatırım ya da bütçe açığının kapatılması için, başvurduğu ilk yöntem ve kolay olan kontrolsüzce para basar. Aldıkları bu kararla ülke para biriminin değerinin düşmesine, enflasyonun yükselmesine neden olurlar.
Enflasyonun yükselmesine neden olan diğer bir konu ise, ülkede yaşanan siyasi kriz ve istikrarın bozulması ile iktidarda bulunan hükümetin yönetme yeteneğini kaybetmesidir.
Bu bilgiler ışığında, ülkemizde yükselen enflasyonu değerlendirecek olursak, Küresel kriz nedeniyle enflasyon dünya genelinde artıyor olması nedeniyle kullandıkları para birimini devalüe edildiğini, bir dizi tedbierler alındığını görüyoruz. Ülkemizde ise, enflasyonun çok yüksek seyrettiği, kümülatif hissedilen enflasyonun önümüzdeki günlerde %150'yi aşması bekleniyor olmasına rağmen, ciddi bir tedbir alınmıyor. İyileşme anlamında olağanüstü bir gelişme olmaz ise, iktisatçılara göre, ülke olarak hiperenflasyona doğru hızlı bir şekilde ilerleyeceğimizi işaret ediyorlar.
Ülkemiz için, enflasyonla ilgili raporlama yapan bağımsız kuruluşların ortak görüşü, mevcut enflasyon trendlerinde önemli bir geri dönüş olmadığı takdirde, Nisan ayından itibaren başlayan ödeme taahhütlerinin olması nedeniyle, finansal krize girebiliriz.
Enflasyonun daha fazla yükselerek hiperenflasyona doğru evirilebilir. Raporlama yapan bu bağımsız kuruluşların görüş ve önerileri önemlidir. Ülkemizi yönetenler bu uyarıları dikkate almak durumdadırlar.
Peki, ne olduda bu duruma geldik
Ekonomiyi yönetenler dünyanın uyguladığı, bilinen ekonomik kural ve İlkelerinden uzaklaşarak “Faiz sebep Enflasyon sonuçtur” gibi saçma bir tezi dayatarak uygulanması yaşadığımız ekonomik krizin temel nedenidir. Diğer yandan ülkemizi yönetenlerin yaşadığımız ekonomik sorunları kabul etmedikleri için, tedbir almadıkları gibi, savundukları sözde tezden de geri adım atmayarak, aksine direndikleri için, ekonomideki temel taşları yerinden oynatmıştır.
Ülke olarak bu sorunlarla boğuşurken, ekonomide alının yanlış kararlar nedeniyle, mali ve finansal şokları yaşarken, beklenmedik bazı süprüz gelişmeler bizi hazırlıksız yakaladı. Bunlardan
küresel tedarik zinciri üzerinde devam eden baskı, artan enerji fiyatları, Ukrayna'daki savaş ve COVID-19 pandemisinden kaynaklanan ve devam eden ekonomik etkileri yüksek olan enflasyonu daha da yükseltmesine neden oldu.
Bu olumsuzluklar nedeniyle, Türk lirasının yeni yıl ile birlikte değerinin hızla düşmesi, piyasaların dengesini bozmuş, gıda, akaryakıt ve enerji fiyatların hızlı bir şekilde yükselmiştir. İdarenin enflasyonla mücadele kapsamında alınan geçici önlem ve tedbirler yetersiz kalmıştır
Devletin resmi kurumu olan TUİK’in maniple ederek açıkladığı verilerine göre, enflasyon rekor üstüne rekor kırıyor. Bu olumsuz durum karşısında emeğiyle geçinen yoksul ve fakir insanları derinden etkiliyor. En temel ihtiyaçlarını karşılayamayan dar gelirli bu insanların sayısı hızla artarken, ekonomiden sorumlu kişiler bu kötü gidişe dur demek için, tedbirler almaz ise, bir çok insanımız açlık sorunuyla karşı karşıya kalabilir.
Halk sürekli artan fiyatlar karşısında isyan ediyor, çarşıda pazarda her gün fiyatların aşırı yükselmesi, zor durumda olan dar gelirli vatandaşları silindir gibi ezip geçiyor. Et mamulleri ve biber, domates gibi sebze ürünleri kilo ile almak bu kesim için artık hayal oldu.
Ülkemizde yaşayan halkın büyük bir kesimi % 150 üstündeki yüksek enflasyonun etkilediği emtia fiyatlardaki artış karşısında ezilirken, tepkilerini koru halinde şunları söyleyerek dile getiriyorlar.
Doğalgazımız var yakamıyoruz, Köprü var geçemiyoruz, Arabamız var binemiyoruz, Toprağımız var ekemiyoruz, Marketler var alışveriş yapamıyoruz.
Öve öve bitiremediğiniz maaşlarımıza yaptığınız zam daha yılın ilk üç ay içinde eriyererek buharlaştı.
Kısacası;
21.Yüzyılda varlık içinde, yokluk yaşıyoruz diyorlar.
Sonuç olarak;
Avrupa'da %6 - %10 arası enflasyon yaşayan ülkeler panikledi. Ekonomi bakanları tedirginliklerini dile getiriyor. Bir dizi tedbirler alırken, Bizdeki enflasyon Avrupa'dan 12 kat daha fazla olması karşısında, şükür iyiye gidiyoruz diyen, gözleri parlayan ve geleceğe umutla bakan bir ekonomi bakanımız var.!
Çözüm ne?
Kısa, orta, uzun vadeli çözümler için bütçe disiplinini sağlayacak yapısal reformların yapılması zorunluluk haline gelmiştir. Bunun için de kararlı bir finansal istikrar programı uygulanmalıdır. Vergi gelirlerini artırmak için vergi idaresinin iyileştirilmesi ile kamuda tasarrufa gidilerek, harcama önceliklerinin belirlendiği bir mali reforma ihtiyaç vardır. Bu konularda çalışmaların yapılması, kötüye giden ekonomimiz ve ülkemizin geleceği açısından önemlidir.
Böyle gederse Yakında iflasımızı duyarız