Ülkemiz ekonomisini yönetenler, büyümeyi tercih eden politikaşar izledi. Biz bu politikalar ile uğraşırken, ekonomisi gelişmiş ülkeler büyümeyi rafa kaldırmış, büyüme odaklı politikalar enflasyonun yükselmesine neden olduğu için, ekonomik hedeflerini revize ederek, aldıkları tedbirlerle enflasyonu kontrol altına almışlardır. Ülkemizde ise, geçici alınan tedbirler sonuç vermemiş, hedflenen büyüme gerçekleşmemiş yanlış ekonomik politikalar yüzünden enflasyon giderek yükselmiştir.
Ülke kötü yönetilirken, ülkede yaşayan vatandaş hayat pahalılığı altında ezilirken, birileri çıkıyor, "Benim alanım ekonomi, ben ekonomisttim” diyor, diğer birileri çıkıyor, "Türkiye'nin kısa zamanda dünyanın en büyük 5 ekonomisinden biri olacak” algısını yaymaya çalışıp, adeta milletle dalga geçerek, bu yalanlarına inanmalarını istiyorlar.
Ekonomide bu olumsuzlular yaşanırken, tutturmuşlar bir ekonomik model diye bir şey, bakıyoruz dünyada böyle bir ekonomi model yok.
Ekonomisi gelişmiş ülkelerin ekonomileri doğal zenginlik kaynakları ve milli gelirleri üzerine konumlanır. Bizde ise, mevcut iktidar ekonomiyi Rusya'dan ve arap ülkelerinden temin etmeye çalıştığı dövizle borçlanarak yürütmeye çalışıyor. Bunun yanında geçmiş dönem döviz borçlarını seçim sonuna öteleme gibi günü kurtarma girişimlerinde bulunuyorlar.
Daha doğrusu ortada model falan yok, sadece kredi büyümesiyle geçici bir refah sağlamak, büyüme ve istihdamda geçici bir artışla, seçime giderken oyları arttırma gibi çok tehlikeli bir politalar uygulamaya çalışıyorlar.
Bunları yaparken, yazılı ve görsel basındaki kiralık sözde yazan çizenleri kullanarak, algı yönetimi devreye sokarak, "Sözde ekonomik modelin başarıya ulaşması için zamana ihtiyaç var, peşin fikirli olmayın" algısıyla eleştirilerin önünü kesmeye çalışıyorlar.
Fakat başarılı olamıyorlar, bu olumsuzlukları yaşayan vatandaşlar fiyat artışları altında eziliyorlar. Bir yandan döviz kuru diğer yandan enflasyon hızla artıyor. Özellikle dar ve orta gelirlerin emekçilerin çalışanlar ve emeklilerin aldığı ücretlerinin, alım güçleri gün geçtkçe düşmesi bu kesimlerin yaşamlarını etkilyor.
Dış ticaret fazlası vereceğimiz algısı da çöktü. Enerji fiyatları başta olmak üzere emtia fiyatları artmasıyla dış ticaret açığı rekora imza attı.
Ocak ayında 14 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. Bu bir rekor. Aynı zamanda cari fazla vererek enflasyonu düşüreceğiz, diyen yöneticilerin bu iddiaları da çökmüş durumda.
Cumhurbaşkanı her alanda söylediği, kimseyi enflasyona ezdirmeyeceğiz algısı da çöktü, ekonomiyi yönetenlerin fiyat artışını durdurmak için aldıkları kararla fiyat denetim tehditleri söylemleri karşısında, marketler kısmen çok küçük oranlarda göstermelik indirimler yaptılar. Bu nedenle, hükümet ve yöneticiler, fiyatlar düştü algısı yaratmaya çalıştılar. Ancak fiyatlar birkaç gün sonra maliyetlerin yüksek olması nedeniyle tekrar artışa geçti.
Dünyada merkez bankaları aylardır, faiz arttırdığı halde bizde merkez bankası faiz arttırmaktan kaçınıyor, sistemli bir şekilde ve aldığı talimat gereği faiz indirimine devam ediyor. Bu nedenle, döviz ve enflasyon artışına sebep oluyor.
Devleti kötü yöneten, hükümetin uyguladığı ekonomik politikaları destekleyen bir kesim var. Bu kesim yönetenlerin yaptıkları yerli milli duygularına dokunarak, yanlı medya kanalı ile oluşturdukları algı yönetimle yönlendirmeye çalışıyorlar.
Halbu ki, ekonomik veriler durumun hiç de öyle söylendiği gibi, iyi olmadığı gösteriyor. İleriki günlerde hükümetin ekonomik politikalarına karşı tepkilerin yükseleceğini hep birlikte göreceğiz.
Sonuç olarak;
Ülkemizi 20 yıldan beri yöneten hükümet, "3Y" dediler, ancak mücadele etmediler. “Durmak yok, yola devam” dediler, verin yetkiyi, ekonomiyi uçuralım dediler, “dünya lideriyiz” dediler, Dünyanın ilk beş ekonomisi içinde olacağız dediler, hiç biri olmadı. Peki ne oldu paramız pul oldu. Vatandaşlar enflasyon altında ezildi, borçlanarak yaşamak, hayatlarının bir parçası oldu.