Feyzullah Topçu Mali Hukuk Bilim Uzmanı

Feyzullah Topçu Mali Hukuk Bilim Uzmanı


Ekonomi siyasetin kurbanı oldu

31 Aralık 2021 - 11:40

Ülke olarak ekonomimizin bu duruma nasıl geldiği sorusuna cevap vermek için, geçmişten bugüne nasıl geldiğimizi, hangi politikalar izlendiğini kısaca özetlersek, yaşadığımız sorunların temel nedenini ortaya koymuş oluruz. 

Ülkemizi 2002 yılından bugüne kadar yöneten AKP Hükümeti, 2013 yılına gelinceye kadar toplumun bütün kesimlerini kapsayan ılımlı, sosyal ve ekonomik politika uygularken ne oldu ise, aniden rotayı değiştirdi. Ve bu tarihten sonra herşey tepe takla gitmeye başladı.

2013 yılından itibaren farklı bir yönetim, farklı bir politika, ilk değişimi ve dönüşümü başlattı. Sanki o hükümet gitti, yerine başka bir hükümet geldi. Hükümet karşıtı olan toplumun aktivistlerinin yapmış olduğu gösterilere karşı hükümet, orantısız güç kullanmaya, demokrasi, özgürlük ve adalet gibi temel hakları yok sayan baskıcı bir politika izlemeye başladı. Ayrıca tüm kurum ve kuruluşlarda ve her alanda yaşanan yolsuzluklar ile liyakatsiz atamalar halkın büyük tepkisini çekmiş, bu durumu eleştiren aydın, demokrat, yazan-çizen kesim ile muhalif siyasetçiler susturularak ve adil yargılama yapılmadan cezaevine gönderilerek cezalandırmalar başlamıştır.   

Diğer bir önemli konu ise, bu tarihe gelene kadar ülkeyi birlikte yöneten, her alanda hükümetle iş birliği yapan FETÖ’cüler ile AKP arasında artan sorunlar ve siyasi krizlerin yaşandığı bir döneme girilmesi, 15 Temmuz 2016'daki başarısız hain darbe girişimine kadar sürdü.

Bu siyasi krizler, dış dünyada, özellikle Arap dünyasında artan istikrarsızlık, Suriye'deki savaş ve iç siyasette çözüm sürecinin çökmesi de aynı zamana denk geldi. Suriye'deki savaşın ülkemiz üzerinde doğrudan ve dolaylı ekonomik etkileri oldu. Özellikle 6 milyondan fazla mültecinin maliyeti ile Suriye’deki askeri operasyonların yanı sıra sınır güvenliğini sağlamanın maliyeti ekonomiyi direkt olarak etkiledi.

Ülke bu sorunlarla boğuşurken, asıl değişim 2018 yılında yeni sistem dedikleri “Cumhurbaşkanı Başkanlık Sistemi” ile her şeyin değişmesi ve her şeye tek adamın karar vermesiyle başladı. Aynı dönemde, Türkiye'nin en önemli iki yatırım kaynağı olan ABD ve AB ile ilişkiler tüm zamanların en düşük seviyesine ulaştı. Ülkede, risk ortamının yükselmesi nedeniyle dış yatırımlar azaldı. 2018'de ABD’nin Ankara'yı yaptırımlarla tehdit etmesi, liranın keskin bir şekilde değer kaybetmesine neden oldu ve ardından ekonomi durdu.

Dış siyasette bunlar olurken, iç siyasette Türkiye Merkez Bankası'nın (TCMB) bağımsızlığının erozyona uğraması ve maliye bakanı damat ile el ele vererek saçma ve alışılmışın dışında para politikalarının uygulanması sonucu olarak, ekonomi son yıllarda önemli zorluklarla karşı karşıya kaldı.

2020'de korona virüs pandemisi başladığında, ülkemiz zaten lirada rekor bir değer kaybına uğramıştı ve buna karşı koymak için yeterli döviz rezervi bulunmamakla beraber önceki iki yılda çift haneli enflasyondan muzdaripti. Salgının sorunları da eklenince, ülkenin ekonomik zorlukları daha da derinleştirdi.

Bu politikalar, 2021 yılında da sürdürülünce, TCMB'nin gösterge faizini enflasyonun altında tutması, özellikle negatif reel faiz nedeniyle dövize olan talebi artırdı. Bu talebi düşürmek için, büyük miktarlarda döviz satarak, rezervlerini tüketerek yanıt vermesine rağmen doların ateşini söndüremedi. Dolar 18 TL’yi görerek tüm zamanların en yüksek değerini yakalarken, bu yükselişe hükümet seyirci kalmış; daha sonra piyasalar kapalı iken, yeni model dediği “kur garantili faiz” sistemine geçileceği açıklamaları üzerine kurda düşüş yaşanmaya başlanılmıştır. Ancak; bu düşüş, fiyatlara yansımadığı için enflasyonun yükselmesine engel olamamıştır. Kurun yükselişi ve düşüşü, sadece dövizi olan bir avuç zenginin daha da zenginleşmesine yaramıştır.

Bu yeni modelle hükümet, uzun vadede ekonomiye mal olabilecek bir kumar oynuyor. Sürekli döviz cinsinden borçlanarak hükümetin bu zor durumdan kurtulma şansı yoktur. Bu dönemde enflasyon yükselecek, ekonominin çeşitli sektörleri ve işsizleri, özellikle de daha savunmasız olan hane halkları giderek yoksullaşacak ve fakirleşecektir.     

Sonuç olarak;

Ülkemizi yöneten politikacılar, ekonominin yapısal sorunlarını çözmeyecek bir büyüme modelinde ısrar etmek yerine, ileride ülkeyi, bizleri bekleyen, ekonominin karbondan arındırılması da dahil olmak üzere, ihtiyaç duyulan enerji ve ekolojik geçişlerin yol açtığı sosyal ve ekonomik zorluklara karşı hazırlamalıdır. 

Bu sürecin başarısı, yeni teknolojilere büyük yatırımlar gerektiriyor ve bu durum gelecekte Türkiye'nin dünya ekonomileri arasındaki yerini belirleyecektir. Bunun için hükümet, ekonomi gerçeklerine dönmek zorundadır. 

2022 yılının dünyada ve ülkemizde yaşayan insanlarımıza dostluk, barış, huzur, refah getirmesi dileğiyle, yeni yılınızı kutlarım.



 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum