Feyzullah Topçu Mali Hukuk Bilim Uzmanı

Feyzullah Topçu Mali Hukuk Bilim Uzmanı


Enflasyon uçuşa geçti

16 Şubat 2022 - 22:50

Resmi verilere göre ülkemizde enflasyon, geçen yıl yıllık %36.08 ile Akp döneminin en yüksek seviyesine ulaştı. Bağımsız enflasyon araştırma grubunun gerçek rakamların çok daha kötü ve yıllık enflasyonun aslında %83 olduğunu söylemesiyle resmi verilere olan şüphe ve güvensizlik zaten vardı, bu açıklamalar ve gerçek yaşamda yaşanan fiyatlardaki uçuk artışlar şüpheyi iyice artırdı.

Yıllık enflasyon 2022 Ocak sonu itibarı ile, %48.69 oldu. 2002'den bu yana en yüksek seviyesine çıkarken, Türk lirasında rekor düşüşler yaşandı. Ocak ayında iğneden ipliğe her şeye büyük oranlarda zam ardı ardına geldi. Ülke genelinde zam şokları yaşanırken, Ekonomiyi iyi bildiğini iddia eden Cumhurbaşkanı, bu durma seyirci kaldı. Uzun bir süreden beri savunduğu,  faiz oranlarını düşük tutmakta ısrar etti.

Yükselen fiyatların dar gelirli kesimi,  yoksulları çok etkiledi. Temel gıda maddeleri, süt, et, mercimek gibi halkın büyük bir kesimin zorunlu almak durumda oldukları yiyecek, içecek temizlik gibi temel ihtiyacı olan malzemelerin ocak ayında fiyatlar 3 kat arttı. Yine ocak ayında doğalgaz, elektrik, akaryakıta yapılan aşırı zamlar işin tuzu biberi oldu. Zor koşullarda yaşayan halkın sokağa çıkmasına neden olmuştur.  

Tüketici bir hafta önce aldığı malın fiyatının arttığını görünce, 'haftaya alırım' diye almaktan vaz geçiyor, Bir hafta sonra fiyatın yine arttığını görünce 'Keşke geçen hafta alsaymışım' diye kendi kendine söylenip durdu. 

Fiyatların patlaması karşısında, Ocak ayında Cumhurbaşkanın müjde olarak verdiği, asgari ücretliye, memur ve emekliye verdiği artışları mislisiyle geri almış oldu.

Peki, yüksek enflasyonun arkasında ne var?

Mağdur olan kesimin büyük bir kemsi, yükselen fiyatlar için her şeyden tek sorumlu olan Cumhurbaşkanını suçluyor. Zaten kendisi de tek sorumlu benim diyor.  Ülkemizde idare, birkaç yıldır liranın değerini artırmak için mücadele ediyor. Ancak bilimden uzak yöntemleri denemek istemeleri başarısız sonuçlar veriyor.

Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın merkez bankasına müdahale edip faiz oranlarını düşürmeye zorlamasıyla krizi derinleştirdi.  

İktisatçıların hem fikir olduğu teoriye göre, “genellikle merkez bankaları enflasyona faiz oranlarını artırarak yanıt verir.” Yüksek faiz oranları, getirileri daha yüksek olduğu için insanları yerel para biriminde tasarruf etmeye teşvik eder. Bu, borçlanabilecek daha az lira olduğu için ekonominin yavaşlamasına neden olur, ancak aynı zamanda yerli paranın değerini de yükseltir.

Cumhurbaşkanı Erdoğana göre ise, faiz artırımlarının "bütün kötülüklerin anası ve babası" olduğunu iddia ederek iktisatçıların yaygın olan görüşünü red ediyor. Ekonomiyi canlandırmak için faiz oranlarını düşük tutmanın gerekli olduğu konusunda ısrar ediyor. Muhafazakâr politikacı anlayışı olan, tefeciliğe karşı İslami kuralları referans olarak işaret ediyor olması da bir handikaptır.

İktidar enflasyonu düşürmek için zaman zaman geçici tedbirler alıyor ama başarı olamıyorlar. Bu kapsamda aldıkları KDV indirimi işe yarayacak mı? Yaramayacak mı? Zamanla yaşadıkca göreceğiz. 

Enflasyonla mücadele para politikasıyla olur. Eğer kurduğunuz timlerle önlemeye, fiyatları denetlemeye yöneliyorsanız bunun adı enflasyonla mücadele değil fiyat denetimi olur. Ekonomiyi idare edenler her şeyi karıştırmış durumdalar. Zam yapmayı yasaklayarak enflasyonla mücadele etmek, sıtma ile mücadele etmek için bataklığa sinek ilacı sıkmak gibidir.

Ekonomistlerin büyük bir kısmı, işe yaramayacağını söylüyorlar. Aslında işe yaramayacağını idarede biliyor. O yüzden "enflasyonla mücadele timi" diye bir şey kurmaya ihtiyaç duydular. Bence bu Tim’i kurmanın amacı fiyatları düşürmek değil, kamuoyunun gazını almaktır. 

Polisiye tedbirleri ile piyasayı denetlemek, fiyatları kontrol altına almak mümkün değildir.

Şöyle ki;  Temel gıda üreten bir işletmenin önemli giderlerinden, elektrik, ambalaj (büyük maliyet), lojistik,  depolama hepsini %18 KDV ile alıyor üretici yani mal ve hizmet alırken ciddi bir KDV ödüyor. 

Satarken KDV'yi %1 veya %8 olarak çıkış yapması durumunda üreticinin cebine doğrudan. bir katkı sağlamayacaktır. Çünkü “ ihracat hariç”, hammadde ve girdileri için ödediği yüksek KDV'yi geri alma imkânı yok.

Mali Müşavir meslektaşlarım bu durumu iyi bilir, bir şirketin maliyet kalemleri %18 iken o şirket %8 KDV ile ürün satıyorsa KDV zaten ödemez. Tam tersine KDV'si birikir. Yani devletten KDV alacağı doğar. Zaten yıllardır bu sektörlerin büyük bir kısmı KDV ödemiyordu ve KDV'leri birikmişti. KDV birikmesi demek bunların devletten bir nevi alacağı var demektedir. İşletmelerin kredi faizlerinin tavan yaptığı, bu dönemde kredi kullanarak faiz öderken, devletten alacağı Kdv içinde ayrıca finansman ayırmak zorunda kalıyor. Peki, bu işletmeler bu alacağını almadığı zaman ne yapıyor? Tabiî ki maliyetine yansıtıyor, dolayısıyla tüketiciye yansıyacaktır.

Sonuç olarak; 

Enflasyonla mücadele mi etmek istiyorsunuz?

O zaman Şeffaf demokratik hesap verebilirlik bir yönetim anlayışı ile denenmiş yöntem ve yapısal reformlarını devreye sokmakla olur. Bunların yanında,  ciddi bir para politikası ve buna eşdeğer kalıcı güçlü maliye politikaların uygulanmasıdır. Öyle algı yönetimiyle, popülist politikalarla enflasyonla mücadelede kalıcı bir sonuç alınamaz.

Bu gün yapılacak olan, kabine toplantısında, devlet üzerine düşeni yapması için,  atması gereken ilk adım, toplumu rahatlatacak yegâne sorun,"elektrik, doğalgaz ve akaryakıt'tır"

Enflasyonu tetikleyen ve bütün sorunların "anası" olan bu üç kalemdir. 

Çözüm bu kalemleri devlet süspanse edip, maliyetlerin düşürmesi ile fiyatları geri çekilmesidir. 



 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum